GENEL BİLGİLER
Akdeniz Bölgesi’nde, Antalya ili sınırları içindedir. 1973 yılında milli park ilan edilmiştir. Yüz ölçümü 366.140 dekardır.
Köprülü Kanyon adını Köprüçay Irmağı üzerindeki Roma Dönemi’nde inşa edilen bugünkü adıyla Oluk Köprü’den alır.
Milli parkın kaynak değerini oluşturan Köprü Çayının Bolasan Köyü ile Beşkonak arasında meydana getirdiği yarma vadi 14 km. uzunluğu ve 100 m’yi aşan duvar yüksekliği ile Türkiye'nin en uzun kanyonlarından biridir.
Akdeniz Ormanları ile yüksek Alpin eko-sistemlerini içeren coğrafi yapısının yanı sıra, endemik türleri, peyzaj değerleri, ender jeomorfolojik yapısı, su kaynakları ve kültürel değerleri ile Dünyadaki ve Ülkemizdeki önemli doğa koruma alanlarının başında yer almaktadır.
Milli parkta kızılçam ve makilik alanlar yaygın olmakla birlikte, 400 hektarlık saf Akdeniz serisi ormanı benzersiz bir botanik özelliktir. Alabalıkları ile ünlü Köprüçay, aynı zamanda ülkemizin en popüler rafting alanıdır. Milli parkın yukarı bölgesinde Antik Selge şehri kalıntıları bulunmaktadır.
FLORA BİLGİLERİ
Köprülü Kanyon Milli Parkı, rakım farkları ve yerel iklim yelpazesi içinde birbiriyle ilişkili çok çeşitli doğal ekosistemlere sahip olmasından dolayı özel öneme sahip bir alandır. Alanda yapılan çalışmalar sırasında 390 takım ve 94 familyadan 950 takson tanımlanmıştır. 230’u Türkiye endemiği olan bu taksonlardan 12 tanesi bölge endemiğidir. Bryofit florası özellikle zengindir; 14 familya ve 44 türü temsil eden 90 yosun taksonu kaydedilmiştir (bunlardan 55’i yeni kayıttır). Bu yosunlardan Cinclidotus nyholmiaea yeni bir tür (Çetin, 1988), Porella pinnata ise Türkiye’de bulunan ilk kızılyaprak (Hepaticae sınıfı) türüdür.
Koruma öncelikleri olarak aşağıdaki özellikler tanımlanmıştır: Saf servi (Cupressus sempervirens) ormanı Servi ormanı, milli parkın en önemli doğal kaynak değeridir. Köprülü Kanyon Milli Parkı’ndaki yaklaşık 400 hektarlık doğal servi ormanı, bir zamanlar geniş yayılış gösterdiği tüm Akdeniz bölgesinin en büyük doğal servi ormanıdır. Yaşlı ibreli ormanlar-makiler Sedir (Cedrus libani) ve Toros göknarı (Abies cilicica ssp. isaurica) ile karışık olan yaşlı karaçam (Pinus nigra) ormanları doğal yapılarıyla büyük ekolojik öneme sahiptir. Zengin ve çeşitli bitki örtüsü 230’u endemik olan 950 civarında takson ile Köprülü Kanyon Milli Parkı bitki örtüsü dikkat çekici bir zenginlik ve çeşitlilik sunmaktadır.
FAUNA BİLGİLERİ
Köprülü Kanyon Milli Parkı, ekosistem ve habitat çeşitliliğinden kaynaklanan zengin bir faunaya sahiptir. Fauna elamanlarına örnek olarak yaban keçisi, kızıl akbaba, Köprüçay Irmağı’nda yaşayan kırmızı benekli alabalık ve Türkiye endemiği olan kuşlardan Anadolu Sıvacısını sayabiliriz.
Yapılan saha araştırmaları, yayınlar ve yöre halkıyla yapılan görüşmelere dayalı olarak alanda toplam 32 tür kaydedilmiştir. Bunların on tanesi IUCN tehlike kategorisinde yer almaktadır. IUCN tarafından “zarar görebilir” kategorisine alınmış olan Bezoar keçisi (Capra aegagrus), Bozburun dağı eteklerinde, Büyük Kanyon ve Sanlı Deresi mevkii ve sarp alanlarda görülür.
Milli Park alanında yapılan araştırmalar ve literatür verilerine göre alanda 21 sürüngen türü yaşamaktadır. Bunlardan mahmuz bacaklı kaplumbağa (Testudo graeca) IUCN listesinde “zarar görebilir” kategorisinde yer almaktadır. Milli Park alanında 7 balık türü belirlenmiştir. Yerel alabalık türü kırmızı benekli alabalıktır. (Salmo trutta macrostigma).
KAYNAK DEĞERLER
Park alanı içindeki Bozburundağı, Selge antik kenti, doğal selvi ormanı, Köprüçayı ırmağı, jeolojik oluşumlar (Kanyonlar Lapyalar Kokurdanlık alanlar ve adam kayaları) ve doğal yaşlı ormanlar alanın temel peyzaj ögeleridir.
Çok sayıda tarihi alanı ve anıtı içeren Köprülü Kanyon Milli Parkı, arkeolojik ve tarihi açıdan da oldukça önemli bir yerdir. En önemli alan Selge Antik Şehri’dir. Tarihçi Strabon’a göre şehir MÖ İkinci Binyılın sonuna doğru Dor göçleri sırasında kurulmuştur. Daha sonra, MS 7. yüzyılın başlarında şehre Lakedaimon’lar (Spartalılar) yerleşmiştir. Stylegiys ve Estlegiys olarak anılan Selge yağ, şarap, tıbbi ve kutsal bitkiler ve kereste üretiminde öneme sahip büyük bir şehir haline gelmiştir.
Selge, günümüzde Antalya olarak bilinen Pisidia bölgesinde paranın basıldığı ilk şehir olmuştur. Selge şehrinde oturanlar Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde işgalci güçlerle sık sık ihtilafa düşmüş fakat çoğu zaman kısmen zenginliklerinden, kısmen de arazi şartlarının getirdiği doğal korumadan dolayı bağımsızlıklarını koruyabilmişlerdir. Günümüze ulaşan Selge şehri kalıntıları Roma döneminden kalmadır. Surlarla çevrili olan şehir, Tiyatro, Zeus Tapınağı ve Odeon ile Nympheum’un bulunduğu üç tepe üzerinde kurulmuştur. Sütunlu yol, hamamlar, tiyatro ve stadion bu tepelerin arasında yer almaktadır. Bu yapıların çevresinde, özellikle güney yamaçta sivil halka ait konutlar bulunmaktaydı.
Agora (pazar yeri ve forum), tapınak ve bazilika gibi diğer önemli yapılar şehir surlarının dış kısmında yer almaktaydı. Alanın hiç bir kesiminde kazı ve restorasyon çalışmaları yapılmamıştır. En belirgin yapı, bir kısmı artık çökmüş olan tiyatrodur. Arkeolojik kalıntıların çoğu tahrip olmuş ve bitki örtüsüyle kaplanmıştır. Alanın çoğu şimdi Selge (Altınkaya) köyünün yerleşim yeridir ve bu evlerden 57’si 1. Derece Arkeolojik Alan içerisinde kalmaktadır. Bu evler, yöre halkı ve idari makamlar arasında sürekli bir anlaşmazlık nedeni olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Taş teraslar Selge etrafında yer alan taş duvarlı geniş teras kompleksinin şehrin kendisi kadar eski olması ihtimali vardır.
Antik teraslar, günümüzde de tarım için kullanılmakta ve korunmaktadır. BÇDKY Projesi, yöre halkına bu teraslar üzerinde üzüm bağları kurmak için hibe desteği sağlamıştır. Oluk Köprü Bu taştan yapılma kemerli köprü Köprüçay ırmağı üzerinde Romalılar döneminde, MS 2. yüzyıl civarında yapılmıştır. 1996 yılına kadar köprü orijinal şekli ile kullanılmıştır. 1996 yılında Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü tarafından aslına uygun olmayan bir şekilde restore edilmiş olup halen trafiğe açıktır. Büğrüm Köprü, Kanyonun bir yanında yer alan restore edilmemiş bu tek kemerli köprü de Romalılar döneminden kalmadır ve yürüyerek ulaşılabilecek mesafededir. Büğrüm Köprü’den Selge antik şehrine bu yolu kullanarak gitmek mümkündür.
Milli Park içinde kalan diğer tüm kalıntılar geç Roma ve Bizans döneminden kalmadır. Oluk Köprü ve Büğrüm Köprü arasında kalan şapel (küçük kilise) MS 6.yüzyıldan kalmadır. Oluk Köprü’nün 600–700 m güneyinde yer alan garnizon yapısı, Selge Yolu’nu, köprüleri ve Kanyonu görebilecek bir noktada konumlandırılmıştır. Garnizona su tedarik etmek için inşa edilen su kemerinin bir kısmı halen ayaktadır. St. Paul Yolu, 500 km uzunluğundadır. St. Paul’ün Anadolu’daki ilk misyonerlik macerası sırasında yürüdüğü yoldur. Yolun yaklaşık 45 km’lik kısmı Milli Parkın içinde kalmaktadır ve Çaltepe köyü yakınlarında taş döşeli antik yoldan ayrıldıktan sonra parkın dağlık ve kokurdanlık kısmını takip ederek Milli Park sınırlarını terk etmektedir.
KÜLTÜREL DEĞERLER
Alanda yaşayan halkın kendine özgü bir kültürü vardır. Bu insanlar modern dünya ile temas içinde olmalarına rağmen geleneklerini de sürdürmektedirler. Hayvancılıkla birlikte yaylacılık hayat tarzı gelişmiştir. Yöreye özgü taş malzeme kullanılan mimari de önemli kültürel değerdir.
REKREASYON İMKANLARI
Köprülü Kanyonda, başta rafting olmak üzere doğa yürüyüşleri, dağcılık ve doğa gözlemleri, köy hayatı yaşamak, kamping, geleneksel yaşam tarzını görmek ve kültürleri incelemek gibi faaliyetler yapılabilmektedir.
Bozburundağı, Selge antik kenti, doğal selvi ormanı, Köprüçayı ırmağı, jeolojik oluşumlar (Kanyonlar Lapyalar Kokurdanlık alanlar ve adam kayaları) ve doğal yaşlı ormanlar alanın temel peyzaj ögeleridir.